31 Temmuz 2012 Salı


FACEBOOK HAVASI

Sahip olduklarımız bizi şımartıyorsa ne yazık ki, büyük bir acizlik içinde olduğumuzun farkında değiliz demektir. Oysa dünya nedir ki; bugün var, yarın yok. Asıl olan oraya ne götüreceğimiz. Burada hepimiz imtihandayız. Bize verilen nimetler, mallar, sıkıntılar hepsi birer imtihan. Sıkıntıda olan dertlerin ağırlığından mecburen de olsa aczini görmekte, ama nimetler içinde olan kulların bir kısmı bunun bir imtihan olduğunu anlayamıyorlar. Oysa o nimetleri nasıl kullandığımız çok önemli, yarın hepsinin hesabı var.
Hele bir de bunları gösteriş vesilesi olarak kullanıyorsak yazık. Kime neyi neden gösteririz ki ve bundan nasıl bir zevk alırız. Bunu anlamak gerçekten mümkün değil. İnsan bundan nasıl bir zevk alır, niye böyle bir şeyi yapar. Facebook sayfalarında insan lüks lokantalarda yediği yemeğin resmini çekip sayfasında yayınlamaktan nasıl bir zevk alır ve bunu göstermekten maksadı nedir? Bunu anlamak mümkün değil. Eskiler, biri seyahate gittiğinde: “Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat” derlerdi.
Hayat yemek içmek ve gezmek mi demek istiyorlar? Bu insanların hayata dair hiç mi söylemek istedikleri şeyler yok? Bu mümkün değil ama bir şeyler moda olunca insanlar ona kendilerini kaptırıyorlar.
Oysa dünyada öyle çok şeyler oluyor ki. İnsanlar beş gün bir lokma yemeden hayatta kalmaya çalışıyor, yine de Allah’a sığınıyor ve İslamiyet’i bu zorluklar içinde yaşamaya çalışıyorlar. Bir Müslüman olarak onları görmezden gelemeyiz. Hele de şu mübarek günlerde açlığın ne demek olduğunu yaşarken.
Hayat size gülüyor, gönlünüz bir acının ızdırabıyla kavrulmuyor olabilir. O zaman ne mutlu size. Mübarek olsun!

Tahire Mermer
30.07.2012

4 Temmuz 2012 Çarşamba


HAYALDEN HAKİKATE
 
İnsan ne kadar karmaşık bir ruh haline sahip, bazen bulutların üzerinde pembe hülyalara dalıp kendinden geçiyor, bazen de kör kuyuların içine düşüp bir türlü çıkış yolu bulamıyor, ışığa kavuşamıyor.
Oysa hayat ne kadar basit bir denklem. Tabi bunu çözebilmek için, tevekkülü, sabrı, rızayı ve umudu hiç elden bırakmamak gerek. Hayatımız boyunca sahip olduğumuz öyle büyük nimetler var ki onların kıymetini ancak kaybedince anlarız. Mesela ellerimiz.. Bütün işlerimizi onlarla yaparız. Daha yakından baksak, bir çınar ağacı gibi dallanmış damarlar, kemikler, kaslar, parmaklar ve her işimizi yapabilen muazzam bir tasarım. Böyle bir nimete sahip olduğumuz için mutlu olup şükretmiyorsak hakikatten çok uzağız demektir. Bütün uzuvlarımız ayrı ayrı bu kıymet hükmündedir. Bize bahşedilen hayat, ailemiz ve sayısız nimetleri saymakla bitiremeyiz.
İnsan ne kadar tuhaf. Bu kadar nimetler deryasında mutlu olup şükredeceğine, sahip olamadığı bir tek şeyin peşine düşüp mutsuz olur. Seni olmayanların peşine düşüren nefsindir. Bir bir hepsini gözünün önüne getirir, bu da yetmez tatlı hayaller kurdurur. Önce hayaller alemine dalmak çok hoş ve zevkli gelir. Aslında işte nefsin seni farkında olmadan yavaş yavaş kör kuyuların dibine çekmeye başlar. Afyona alışmış kişiler gibi hayallere dalmak zevkini sık sık yaşamak istemeye başlar. Sonra farkında olmadan onlara sahip olamamanın acısıyla yanıp tutuşurken kendini bir anda boşlukta bulur. Artık hayal kurmaktan da bıkmıştır. Çünkü hayalleri de onu artık avutmaz olur. Sonuç, hayal kırıklığı ve mutsuzluk..
Bir anda kendini, sahip olduğu onca nimeti unutmuş dipsiz kuyuların içinde, nefsin pençesinde, perişan bir halde hayallerle baş etmeye çalışmaktadır. Namazlarında güya Hakkın huzuruna durur ama Allahın evi olması gereken gönlünde üç günlük dünyanın çeri çöpü cirit atmaktadır.
Bu acı dolu, sonu günah, pişmanlık, acizlik, çaresizlik, perişanlık ve umutsuzluk dolu serüveni yaşamak istemiyorsanız, sahip olamadıklarınızı hulusu kalple, sıdk ve ihlasla Hakka yönelerek canı gönülden dua ederek Yaradan’a sığınıp, hamd ve şükür deryasına dalıp bize verilen onca nimetin denizinde usta bir dalgıç misali sonsuzluğa yelken açmaktır.
Tahire Mermer

8 Ekim 2011 Cumartesi

Üzülme!..





Üzülme!
Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki.
Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya
dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi.
Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut
tarlasısın.

Üzülme!
Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü
çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki,
üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa,
sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa
taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları
dikiliyor demektir.

Üzülme!
Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna
sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün
defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk
çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin
zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek
ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek
ki…

Üzülme!
Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına
düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin
isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına
sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki… Gözden çıkarmamış
olmalı seni.

Üzülme!
Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde
bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün
elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan.
Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor
demektir.

Üzülme!
Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki…
Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla
tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini
saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.
Üzülme! Seni bir
“İşiten” var. Seni, senin kendini bile sevmenden önce O sevdi. Senin kendini
bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire
meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O
yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi
umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor.
Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz
formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden
çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî
çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp
giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin
istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak
istiyor.

Üzülme!
Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından
haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey
bile değildin. Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne
bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara
yazmadığı o günlerde, Senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı.
Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her
defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla
unutmadı.

Üzülme!
O’nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı.
Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan göz yaşları içinde baktı.
Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz
müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: “Lâ tahzen, innAllahe
meânâ.”

Üzülme!
Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine
getirmek istiyor seni Sevgili. “Rabbin sana küsmedi ki…” Gözlerinin içine içine
bak sevdiklerinin. “Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki…”
Senai Demirci

25 Nisan 2011 Pazartesi

Hayat ve Hayal

Bu gün çok mutluydu.Hayatı her zaman böylesine huzurlu ve mutlu yaşayabilse insan ne kadar güzel olurdu.
Güneş sanki bir başka parıldıyor,içini ferahlandırıyor,içtiği çaydan,yediği yemekten bile bambaşka lezzet alıyordu.
İnsanın mutlu ve huzurlu olması ne kadar güzeldi. Evini,sorumluluklarını,hayatı, herşeyi seviyordu bugün.Neş'e dolu sesiyle birkaç arkadaşını aradı,hatırını sordu,bu konuşmalar bile onu mutlu ediyordu.Böyle arayabileceği arkadaşlarının olması ne güzeldi.Birkaçıyla sözleştiler,en kısa zamanda görüşeceklerdi.Bu bile onu heyecanlandırmaya yetmişti.Paylaşmak güzeldi.

Bir heves evini toparladı,süpürdü,sildi,tozlarını aldı,çocuğunun,beyinin en sevdiği yemekleri özenle sevgiyle hazırladı.Sevmek ne güzel bir duyguydu.Hayata bambaşka bir mana katıyordu.İnsanı robotlaşmkatan kurtarıyor,herşeyi gül misali güzel ve katmer katmer coşkulu kılıyordu.

Umutları vardı,yarına dair.En güzeli de hayalleri vardı.Yattığı zaman,onları hayal ediyor,sanki gerçekleşmişçesine bir coşkuya kapılıyor,hepsi bir film şeridi gibi gözlerinin önünde canlanırken o mutlu,huzurlu,coşkulu,umutlu rahat bi uykunun kollarına kendini bırakıyordu.
İnsanın yarına dair hayallerinin olması ne güzeldi.Onları düşünmek,ulaşmak için çaba sarf etmek hayatı değerli ve yaşanılır kılıyordu.Bir gün gerçekleşeceğini görür müyüm diye hiç düşünmüyordu.
Hayalleri ile yaşamak hayatın yükünü hafifletiyor,gücüne güç,coşkusuna coşku katıyordu.Sevmek,istemek,özlemek,aramak,coşku ne güzel duygulardı,Allahü teala'nın kuluna ihsan ettiği...

İnsan hayal ettiği müddetçe hayatı güzel ve coşkuludur.Hayal ettiği müddetçe sıkıntılar çarçabuk insandan uzaklaşır,çünkü;onun hayatının odak noktasında hayalleri vardır.Hayalleri,idealleri olanlar biliri ki, onlara ulaşmak hiç de kolay değildir.

Meşakkatli bir yolculuktur hayallerin yolculuğu ama bir okadar da ihtişamlı.Bazen acılar yaşarsınız da hiç umrunuzda değildir,elbet bu karanlık dehlizlerden kurtulacak, hayallerinize ulaşacaksınzıdır.

Hani bir sevda misali,kimi görseniz hayalinizi konuşmak,ideallerinizi paylaşmak sizi mutlu eder.Bir mübarek zatın buyurduğu gibi;"her gerçek önce bir hayaldi."Hele bu söz sizin için sarılacak bir can simididir.
Sanki  bir gül bahçesine girercesine,boş bulduğunuz her anda hayallerinize koşarsınız.Karanlık gecelerde hayalin o muhteşem güzelliğinde kaybolur gidersiniz.

Gün olur,devran döner bir gün bir de bakmışsınız hayaliniz gerçekleşivermiş.Buna ilk önce inanmazsınız şaşar kalırsınız,ne yapacağınızı bilemezsiniz.Sevinç,coşku,heyecan hepsini bir anda yaşarsınız...
Sonra hayallerinizi paylaştığınız sizinle o hasreti duyanları,herşeye rağmen her zaman yanınızda olanları,size inananları ve bu zorlu süreşte sizi cesaretlendirenleri ararsınız.
Hayal edin kavuşursunuz,arayın bulursunuz.
Hayat,hayaldir zaten...

HUZURA DAVET

HUZURA DAVET

Bahar geldi ya,güller açmıştı katmer katmer,rengarenk sanki bütün kainat gül rengine boyanmıştı.Her tarafı mis gibi bir koku sarmıştı.Bütün alem gülistana dönmüştü bir anda.

İşte bak ne kararan havadan eser kaldı,ne dondurucu soğuktan.Güneş ışıl ışıl gönlümüzü aydınlatmakta.

Erimişken bu güzellikleri doldur içine,gönlüne doyasıya.Laleler,sümbüller,mor salkımlar,papatyalar bizi baharın güzelliklerine buyur etmekte.
Yaradanın güzelliği kalbimize nakış nakış işlemekte.Gönlümüze sevdanın hoş kokularını serpmekte,rengarenk güzelliklerle doldurmakta ömrümüzü.Kula verilen ne güzel nimet bunlar.

Ebediyyen baharı mı yaşamak istiyorsun?.Rabbimin güzellikleriyle doldur içini.Ne diye hala yılanlı kuyularda kendine ve çevrene eziyet edersin?.
Bak dünya ne güzel,çalı çırpılardan,dikenlerden ne güzellik ne hoşluk buldun da hala onların yanında içini acıtır durursun.Yüzünü bu tarafa döndür,kurtul nefsinin esaretinden,güllerin güzelliğinde unut bütün acılarını.

Muhabbete garkol,mis kokular alsın aklını başından,ruhun ferahlasın,ebedi sükuneti tatsın.Çalı çırpıyla,dikenle,yılanla,çıyanla,düşmanla dostluk kurmaktan vazgeç.Kendine gel..
Kurtar kendini bu dipsiz kuyulardan.Topla kendini,kaldır kafanı bir bak etrafa,Rabbim bizi sonsuz güzelliklere çağırmakta...

Bahar geldi ya,etrafı mis kokular sardı,bütün alem gül rengine boyandı ya,kaçmanın kurtulmanın tam zamanındır şimdi.
Nefsin esaretinden,düşmanın köleliğinden,dikenlernden gül bahçelerine kaç.Bak orada ne güzellikler,ne hoşluklar bulacaksın.

Bırak inadı.Ömür bitti bitiyor işte,vakit dolmak üzere.
Bak bahar geldi.Rabbim kullarını bütün güzellikleriyle Hakk'a hakikate,aslolana,gül misali bir ömre davet etmekte.
Hadi çevirme bu daveti.
Şimdi tam zamanıdır,kır bütün zincirleri.Sevdaya kansın gönlün,muhabbetle coşsun.Dikenler elini,yüreğini acıtsa da bu davete kulak ver.
Gönlün, ebediyyen baharın güzellikleriyle dolsun.